20. Genel Kurul Kararları

28-29 Aralık 2019 tarihinde toplanan 20. Genel Kurulumuz, aşağıdaki kararları almıştır.

Emperyalizme ve kapitalist sömürüye karşı mücadele

Sendikamız kuruluşundan bu yana kapitalizme ve emperyalizme karşı kararlı bir mücadele yürütmektedir. Sendikamız, emperyalizmin ekonomik, siyasal, sosyal politikalarına ve emperyalist savaşa karşı yurtseverliği ve dünya işçi sınıfının uluslararası mücadelesi olan enternasyonalizmi temel ilke olarak benimsemiştir.

Köklü anti-kapitalist dönüşümlerin emek-sermaye çelişkisinden geçtiğinin bilinciyle, işçi sınıfının ekonomik ve siyasal mücadelesini başat alır ve tüm sendikal politikaları bu eksende oluşturur.

Suriye başta olmak üzere bölgemizdeki emperyalist işgal politikalarına; Bolivya, Venezüella ve Brezilya gibi ülkelerde tezgâhlanan darbeler üzerinden, işçi sınıfı düşmanı yönetimleri iktidara taşımayı hedefleyen emperyalist müdahalelere kararlı bir karşı duruş sergiler.

Sermaye sınıfına sunulan ayrıcalıklara son verilmesi için mücadele

Kamu kuruluşları özelleştirmeler yoluyla patronlara devredilmiştir. Altyapı, hastane, yol, köprü gibi yatırımlar devlet garantili yap-işlet modeliyle özel sektöre bırakılmıştır. Elde kalan kamu kuruluşlarını bünyesinde toplayarak kurulan Varlık Fonu, batık şirketleri kurtarmak için kullanılmaktadır. Bunların yanında sigorta primi, vergi ve KDV muafiyetleri, ücretsiz arsa tahsisleri gibi onlarca teşvik kalemiyle devlet kasasından patronlara kaynak aktarılmaktadır.

Bu bir yağmadır. Ülke kaynaklarının sermaye sınıfı için kullanılmasına son verilmeli, patronlara aktarılan milyarlar, işçi sınıfının yaşam standardının yükseltilmesi için kullanılmalıdır.

Fonlar aracılığıyla işçilerin cebinden patronların kasasına doğrudan kaynak aktarımına karşı mücadele

Sermaye sınıfına kaynak aktarımı ücret kesintileriyle oluşturulan fonlar aracılığıyla da yapılmaktadır. Özellikle İşsizlik Sigortası Fonu ve zorunlu BES ile bugüne kadar patronlara milyarlarca lira para aktarılmıştır. Öyle ki kuruluş amacı işsizlerin yararlanması için işsizlik ödeneği sağlamak olan İşsizlik Sigortası Fonu’ndan, işsizlerden daha fazla patronlar ödenek almıştır. Dayatıldığı günden buyana milyonlarca emekçinin cayma hakkını kullandığı Zorunlu BES’te ise yeni düzenlemelerle sistemden çıkma koşullarının zorlaştırılması gündemdedir.

İşsizlik ödeneği yükseltilmeli, yararlanan işsiz kapsamı genişletilmeli ve kuruluş amacına uygun olarak fonun birikimi sadece işsizler için kullanılmalıdır. Zorunlu BES kaldırılmalı, işçilerden kesilen paralar iade edilmelidir.

Kıdem Tazminatı Fonu adı altında tazminatlarımızın tasfiye edilmesine karşı mücadele

Önerilen Kıdem Tazminatı Fonu ile ödenen tazminatın miktarı düşecek, alma koşulları güçleşecek, iş güvencesi niteliği ortadan kalkacaktır. Amaçlanan patronların cebinden daha az para çıkması ve oluşacak fonla finans piyasasında yeni bir kaynak yaratılmasıdır.

Kıdem tazminatı güvence altına alınmalıdır. Bir yıl şartı kaldırılmalı, tüm sözleşme tipleri için geçerli hale getirilmeli ve tazminat ödemeyen patronlara yaptırımlar ağırlaştırılmalıdır.

Kıdem tazminatının fona devredilmesini kabul etmiyoruz. Patronların ve siyasi iktidarın bu konudaki ısrarına karşı üretimden gelen gücümüzü kullanmak da dahil olmak üzere direneceğiz.

Esnek çalışmaya karşı güvenceli ve kurallı çalışma düzeni için mücadele

Esnek istihdam ve esnek çalışma sürelerinin İş Kanunu’na girmesi AKP hükümetinin iktidara gelir gelmez yaptığı ilk icraatıdır. Yıllar içinde bu düzenlemelere kiralık işçilik gibi yenileri eklendi. Ancak patronların çalışma yaşamının daha fazla esnekleştirilmesi talebi bitmedi. Son olarak bu talep TİSK tarafından bir kez daha gündeme taşınmıştır. Patronlar bu kez belirli süreli hizmet sözleşmeleri ve telafi çalışmasının yaygınlaştırılması, deneme sürelerinin uzatılması, engelli ve hükümlü istihdamında zorunluluğun kaldırılması, çağrı üzerine çalışma, kısmi süreli çalışma gibi a-tipik istihdam biçimlerinin kullanım şartlarının kolaylaştırılmasını dayatmaktadır.

Patronların esneklik dayatmaları kabul edilemez. Esnekliği karşı kurallı ve güvenceli çalışma için mücadele edeceğiz.

İş cinayetlerine karşı mücadele

İş kazaları, işçi ölümleri ve tespit edilemeyen meslek hastalıkları acil önlemlerin hayata geçirilmesi gereken bir konudur. Kârın her şey, işçi hayatının hiçbir şey olduğu kapitalist düzende işçi ölümleri kader-fıtrat denilerek normalleştirilmeye çalışılmaktadır. Her gün 6-7 işçinin hayatına mal olan çalışma düzeni insani değildir. İş cinayetleri politiktir.

Sendikamız iş cinayetlerinin son bulması, iş kazalarının ve meslek hastalıklarını ortadan kaldıracak bir işçi sağlığı ve iş güvenliği politikasının hayata geçirilmesi için sendika, meslek odaları ve siyasi partilerle birlikte politik bir mücadeleyi örmek için kararlılıkla mücadele etmeyi sürdürecektir.

Sendikamız örgütlü olduğu işyerlerinden başlayarak metal sektöründe iş kazaları, işçi ölümleri ve meslek hastalıklarının ortadan kaldırılması amacıyla başlatmış olduğu işyeri incelemelerini yaygınlaştırmayı ve üyelerinin sağlıklarını korumaya yönelik bilimsel ve pratik çalışmayı hayata geçirmeyi sürdürecektir.

Metal işkolunda “sağlıklı çalışmaya uygun kabul edilebilir iş yükü” için mücadele

Sendikamız, işyerlerinde işçilere uygulanan performans baskısının işçilerin sağlıklarına ve yaşamlarına çok yönlü olumsuz etkileri olduğu tespit etmekte, her geçen gün artan üretim baskısına, bunun yarattığı ağır iş yüküne karşı işyerlerinde mücadele etmeyi önüne hedef olarak koymuştur. Bunun için “sağlıklı çalışmaya uygun, kabul edilebilir iş yükü” için mücadeleye sendikal politikaları arasında yer verir, bu yönde bilimsel çalışmalar yapılmasını öncelikli hedefleri arasında gördüğünü açıklar.

Kadınlara her alanda eşitlik için mücadele

Sendikamız kendi örgütlülüğünden başlayarak, çalışma yaşamında ve toplumun her alanında kadın-erkek eşitliği başta olmak üzere toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması mücadele eder. Pozitif ayrımcılık uygulamalarını hayata geçirilmesi ve kadınların karar mekanizmalarında yer alması için çaba sarf eder. Sendikamız tüm çalışma alanlarında toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetir. Kadına karışı her türlü ayrımcılığın önlenmesi, kadınların istihdamının önündeki engellerin kaldırılması, kadınların emek piyasalarında eşit, güvenceli ve düzenli istihdamı için mücadele eder. Kadınların istihdama katılmasının önündeki engellerin başında gelen çocuk bakımı, ev işleri gibi yüklerin kaldırılması için çaba sarf eder. Kreşlerin, yaşlı bakım yerlerinin yaygınlaştırılmasını ve ebeveyn iznini savunur.

ILO 190 sayılı Sözleşme ve Şiddet ve Cinsel Tacizle Mücadele

Sendikamız, ILO’nun 190 sayılı “Çalışma Hayatında Şiddet ve Tacizin Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Sözleşmesi’nin Türkiye tarafından onaylanması için  yürütülecek olan  kampanyaları destekler ve mücadelenin bir parçası olmayı hedefler. Bu doğrultuda; örgütte ve bağlı işyerlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadına yönelik şiddet ve cinsel tacizin önlenmesi amacıyla tedbirler alır, toplu sözleşmelerini devreye sokar, farkındalık çalışmaları yürütür, eğitimler verir, seminerler düzenler.

Siyasi iktidarın beslediği cinsiyetçi dil ve politikalar kadın erkek eşitsizliğini derinleştirmekte, yaşamın her alanında kadına yönelik şiddeti, kadın cinayetlerini ve çocuklara yönelik istismarı artırmaktadır. Sendikamız, İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284 sayılı Kanun’un bir an önce etkin bir şekilde hayata geçirilmesi gerekliliğini savunur.

696 sayılı KHK ile kadroya geçirilen taşeron işçilerin hakları için mücadele

2017 yılında 696 sayılı KHK ile kadroya geçirilen taşeron işçilerinin hak kayıpları sürmektedir. Taşeron işçisine kadro, AKP hükümetinin bir seçim oyunu olduğu geçen zaman içinde ortaya çıkmıştır. Halen belediyeler dahil kamu kuruluşlarında sözde kadroya geçirilen işçiler sendikal haklardan yararlanamamakta, enflasyon altında ücret zamlarına mahkum edilmekte, güvencesiz çalışmaya devam etmektedirler. Sendikamızın başta metal işkolunda olmak üzere kamu kuruluşlarında kadroya geçirilen işçilerin devam eden hak kayıplarını giderilmesi ve sendikal haklarla çalışabilmeleri için gerekli mücadeleyi yürütecektir.

EYT hakları için mücadele

8 Eylül 1999 tarihinde yayımlanan 4447 sayılı Kanun ile kazanılmış emeklilik hakkına yapılan saldırı kabul edilemez mağduriyetler yaratmıştır. Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte sisteme giriş yapmış olanların emeklilik süreleri 2 ila 17 yıl arasında ertelenmiş, geciktirilmiştir. Yüzbinlerce insan bugün sadece yaş sınırı nedeniyle emekli olamamaktadır. Sendikamız Emeklilikte Yaşa Takılanlar’ın (EYT) başlatmış olduğu mücadelenin bugüne kadar yanında olmuş, öncelikle kazanılmış bir hakkın iadesi ve kanunun iptal edilmesi için mücadele etmiştir.

Emeklik hakkı ve emeklilikte insan onuruna yakışır bir ücret en temel insan hakkıdır.  Bu konuda verilen mücadele toplumsal bir mücadele olmanın yanında sınıfsal bir mücadeledir. Sendikamız sermeyenin ve siyasi iktidarların emeklilik hakkı gaspına yönelik mücadeleyi her platformda sürdürmeye devam edecektir.

Vergide adalet için mücadele

Yürürlükteki adaletsiz vergi sistemi emekçilerin sırtında büyük bir yük oluşturmaktadır. Ülkede toplanan verginin büyük bölümü ücretiyle çalışan kesimden, yani işçi sınıfından toplanmaktadır. Bu adaletsiz vergilendirme sistemine son verilmelidir. Vergi yükü rantiyeye sermaye kesimine yüklenmelidir.

Asgari ücret vergi dışı bırakılmalı, ücretlerimizden kesilen vergileri kümülatife göre değil, aylık gelire göre ve tüm yıl boyunca sabit vergi dilimi olacak şekilde düzenlenmelidir. Bu konuda gerek toplu iş sözleşmelerinde gerek yasal düzenlemeler için mücadelemiz devam edecektir.

Eğitim, Sağlık ve Sosyal Güvenlik hakkında kumucu politikalar için mücadele

Eşit, parasız, nitelikli ve ulaşılabilir eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik sistemi sosyal devlet anlayışının gereğidir ve tüm yurttaşların anayasal hakkıdır. Eğitime, sağlığa hatta artık emekliliğe para ödemek zorunda bırakılmamız kabul edilemez. Geleceğe güvenle bakabileceğimiz bir ülkede yaşayabilmek için kamusal eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik hakkını içeren bir sosyal politika sistemi için mücadele edeceğiz.

Örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması için mücadele

Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller varlığını sürdürmektedir. Bu konuda 12 Eylül faşist darbesi sonrası çıkarılan yasal düzenlemeler, zaman içinde onlarca değişikliğe uğramasına rağmen aynı şekilde korunmaktadır. İşyeri ve işkolu barajları varlığını sürdürmektedir. Patronlar sendikaya üye olan işçileri kolayca işten çıkarabilmektedir. Çoğunluk tespitine patronların itiraz hakkı, yetki mahkemelerinin yıllarca sürmesine neden olmakta ve sadece bu bile sendikalaşma hakkını neredeyse kullanılamaz hale getirmektedir. Çoğu durumda işçilerin sendikal tercihlerine devlet farklı biçimlerde müdahalesi de benzer şekilde sendikalaşma hakkını engellemektedir.

Sendikalaşma hakkı güvence altına alınmalıdır. Sendika tercihinde işçilerin iradelerini özgürce kullanabilmesi sağlanmalıdır. Barajlar kaldırılmalı, toplu iş sözleşmesi düzeyi genişletilmelidir.

Grev yasaklarına karşı mücadele

Grev hakkı işçi sınıfının tarihsel kazanımıdır. Ulusal ve uluslararası yasalarla güvence altına alınmıştır. Ancak bu hakkın kullanılması fiilen engellenmektedir. Grev yasakları yaygınlaştırılmakta, grev kırıcılığı teşvik edilmekte, grev erteleme adı altında grev uygulamaları fiilen engellenmektedir. Sendikamız en fazla grev yasağına maruz kalan sendikaların başında gelmektedir. Geçtiğimiz dönem MESS ve EMİS grup sözleşmelerinin yanında Asil Çelik gibi tekil işyeri sözleşmelerinde de grev uygulamaları Bakanlar Kurul karayla yasaklanmıştır. Buna karşın metal işçileri bu yasaklara karşı grev hakkını kullanmaktan geri durmamış, çoğu işyerinde grev yasağına rağmen grevle haklarını kazanmıştır.

Bakanlar Kurulu kararıyla grev erteleme kaldırılmalıdır. Grev yasakları kaldırılmalı, grev hakkı genişletilmelidir. Anayasa ve yasalardaki uyarı grevi, hak grevi, dayanışma grevi, genel grev kısıtlayıcı hükümler kaldırılmalıdır.

Asgari ücretin belirlenmesinde işçilerin söz hakkı için mücadele

Asgari ücret, kayıt dışı çalışanlarla birlikte 16 milyonu aşan işçinin ve ailelerinin hayat şartlarını çok yakından ilgilendiren, çalışma hayatının en önemli meselelerinden biridir. Ayrıca toplu pazarlık için gözlenen kriterlerden biri olması bakımından sendikalı çalışanlar açısından da son derece önemlidir. Ancak ülkemizde asgari ücretin belirlenmesinde karar sahibi olan hükümet ve sermaye örgütüdür. İşçi sendikalarının müzakere masasındaki varlığı görünürde “devlet-sermaye-emek” taraflarını bir araya getirse de emek kesiminin masaya ağırlığını koyabilmesi mümkün olamamaktadır.

Asgari ücret gerçek bir toplu pazarlık sürecinde belirlenmelidir. Sendikamız ilke olarak asgari ücretin, emek kesiminin bütününü temsil eden demokratik katılımla genel grev hakkının da olduğu bir hukuk ve toplu pazarlık düzeni içinde belirlenmesi gerektiğini önemle vurgular. Asgari ücretin, insan onuruna yakışır bir düzeye getirilebilmesi ancak bu yolla olanaklıdır.

Çevrenin, doğanın ve yaşamın talan edilmesine karşı mücadele

Sermaye ve siyasi iktidarın yaşam alanlarımıza saldırmaktadır. Artık doğa alarm vermektedir. İnşaat, beton, asfalt belediyeciliği, termik santraller, talan madenciliği doğanın yağmalanması ve yandaş ya da uluslararası sermayenin kârı demektir. Yağmada talanda hız tanımayan siyasi iktidar, Kazdağı’nın ardından şimdi de Kanal İstanbul Projesi ile İstanbul’un coğrafi şeklini değiştirmek için kolları sıvamıştır.

Deprem, su kaynakları, canlı türlerinin etkilenmesi, ilkim değişikliğine etkisinin bile öngörülemediği doğaya böylesine bir müdahale kabul edilemez. Sermeyenin talan programlarının karşısında hayatı, doğayı tüm canlıların yaşam hakkını savunur. Bu alanda verilen mücadelenin parçası olmayı sendikal politikalarının arasına alır, üyeleri başta olmak üzere toplumda duyarlılık geliştirmek için mücadele eder.

1 Mayıs’ın işçi sınıfının iradesiyle, özgür ve baskı altında kalmadan kutlanabilmesi için mücadele-

İşçi sınıfının tarihsel bir kazanımı olan 1 Mayıs emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele günüdür. Siyasi iktidar 1 Mayısları provoke etmek, yasaklamak, marjinalleştirmek için elinden gelen çabayı sürdürmektedir. İktidarın bu girişimlerine izin vermeyeceğiz. Geçmiş yıllarda olduğu gibi sonraki yıllarda da 1 Mayısın işçi sınıfının taleplerini ülke gündemine taşıması için etkili ve kitlesel kutlanmasına yönelik mücadelemiz devam edecektir.

Dünyanın dört bir yanında işçiler, istedikleri meydanda, kitlesel olarak 1 Mayısa katılıp sorunlarını, ihtiyaç ve özlemlerini dile getirebilmektedirler Benzer şekilde Türkiye işçi sınıfı için ayrı bir anlam taşıyan Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs kutlamalarına kapatılmış olması kabul edilemez. Sendikamız bu yasağa karşı bugüne kadar verdiği mücadelesini etkili bir şekilde sürdürecektir.

İşyerlerinde var olan, işçiyle buluşan, etkin ve güçlü bir DİSK için mücadele

Bugün işçi sınıfının örgütsüzlüğünden bahsediliyorsa bunun bir nedeni de DİSK’in işçi sınıfı içindeki örgütsüzlüğüdür. Bu aynı zamanda DİSK’in içinde bulunduğu etkisizliğin de kaynağıdır.

DİSK için yeni bir atılım kaçınılmazdır. Bu atılım işçi sınıfının içinden örgütlenmek zorundadır. Merkezi işyerleri olmalıdır.

DİSK’i DİSK yapan en önemli unsur işyeri örgütlenmesidir. DİSK kuruluşu ile birlikte işçi sınıfının işyerlerindeki kalesi olmuştur. DİSK işyerlerinde daha iyi ücret, sağlıklı ve güvenli çalışmadır. İşyerlerinde işçinin söz hakkıdır. DİSK işçi sınıfının patronlara karşı en başta işyerindeki temsiliyetidir.

İşçilere ve işyeri temsiliyetine yaslanmayan, toplu sözleşme, grev, hak mücadelesini işyerlerinden başlayarak ülke gündemine taşıyamayan bir DİSK etkili olamaz. Sendikamız, DİSK’in sınıf ve kitle sendikacılığı ilkeleri doğrultusunda, işçi sınıfının temsiliyetini işyerlerinde, sektörlerde ve ülkede üstlenebileceği yeni bir atılımın örgütlenmesi için üzerine düşen sorumluluğu yerine getirecek, bunun için bugüne kadar verdiği mücadeleyi sürdürecektir.