15-16 Haziran’ın 51. yılında bildiğimiz yolda ilerliyoruz...

Demokratik sınıf ve kitle sendikacılığının öncülüğünü yaparak işçi sınıf mücadelesini her geçen gün biraz daha yükselten DİSK’in tarihindeki en önemli kilometre taşlarından biri olan şanlı 15-16 Haziran direnişinin 51. Yıldönümü hepimize kutlu olsun.

1967 yılında kurulan DİSK tabanın söz ve karar sahibi olması ilkesinden yola çıkarak işçi sınıfının sesine kulak veriyor, onların talepleri doğrultusunda tatmin edici sözleşmeler imzalayarak tüm Türkiye’de işçilerin güvenini kazanıyordu.

DİSK’in kurulması ile birlikte işçi eylemleri, direnişler, grevler ülke gündeminde fazlaca yer ediniyor büyük ses getiriyordu. 1970 yılının haziran ayına kadar değişik sürelerde toplam 29 bin 782 işçi DİSK öncülüğünde grev boylarında haklarını arıyordu.

Bu durum sendikacılık hareketinin sermayenin kontrolünden çıkması anlamına geliyordu. Derhal önlem almaları gerekiyordu.

İşçiler arasında ise DİSK ve bağlı sendikalara sempati ve güven artıyordu.

Dönemin siyasi iktidarı Adalet Partisi DİSK’in varlığından rahatsızlık duymaya başlamıştı..

Çalışma Bakanı Seyfi Öztürk bir konuşmasında “Çok yakında DİSK’in çanına ot tıkayacağız” diye ağzından kaçırdıktan kısa bir süre sonra sendikalara toplu iş sözleşmesi imzalayabilmeleri için yüzde 33 işkolu barajını zorunlu kılan yasa değişikliği taslağı Meclise sunuldu.

DİSK’I susturmaya, işçi sınıfını sermayenin kontrolünde ve devletin güdümündeki sendikalara mahkum etmeye çalışıyorlardı. 

İşte şanlı 15-16 Haziran direnişi olarak tarihe geçen ve büyük işçi önderi onursal Genel Başkanımız Kemal Türkler’in konuşmasıyla tetiklenen olaylar DİSK öncülüğündeki işçilerin bu yasa tasarısına karşı iki gün boyunca verdikleri mücadelenin adıdır.

Yaklaşık 200 bin işçi iki gün boyunca Gebze’de Kocaeli’de, Kağıthane’de Haliç’te, Mecidiyeköy’de, Silahtarağa’da dört bir koldan bir sel gibi akarcasına şehrin meydanlarına indiler.

Şalterler indi, yollar trafiğe kapandı, hayat durdu.

Dönemin siyasi iktidarı tarafından DİSK’in tasfiye edilmek istenmesine işçiler hep bir ağızdan HAYIR dediler.

Türkiye işçi sınıfının tarihinde ilk kez işçiler ekonomik haklarının dışında demokratik hakları için, sendikaları için bir yasal düzenlemeye karşı mücadele ediyorlardı.

Düzenleme iptal oldu ve işçiler kazandı.

 *

15-16 Haziran bir büyük direniştir işçi sınıfının şanlı tarihinde. 200 bine yakın işçinin yazdığı bir destandır.

Fiilen iki gün sürse de emekçilerde yarattığı özgüven ve sermayenin yüreğine saldığı korkuyla etkileri on yıllarca süren unutulmaz bir mücadeledir.

15-16 Haziran tam 51. yıl öncesinden bugüne kadar olan zaman içerisinde bir efsane olarak anılmayı hak eden en kitlesel politik işçi eylemidir.

15-16 Haziran sınıf mücadelesinde işçi sınıfının gücünü dosta düşmana göstermekle kalmayıp, işçi sınıfının harekete geçtiğinde çıkarılmış kanunları bile nasıl geri aldırabileceğinin çok çarpıcı bir örneği olarak hafızalarımızda ayrı bir yer tutuyor.

Bizler iyi biliriz ki yenilgiler öğreticidir. Onlardan dersler çıkartırız, yeniden savaşmak için…

Zaferler ise bizlere sadece güç vermekle kalmaz, aynı zamanda yol gösterir ve gelecek güzel günlere ulaşmamız için ışığımız olur yolumuzu aydınlatan.

İşte 15-16 Haziran büyük direnişi 51 yıl öncesinden, bizi böylesine büyük bir güçle aydınlatmakta, yolumuzu açmaktadır.

Bu iki uzun gün sonunda verdikleri yiğit mücadelede yaşamlarını yitiren üç işçi arkadaşımızı saygıyla ve rahmetle anarken, bizler DİSK/Birleşik Metal-İş Sendikası olarak, tüm emekçilerin ve kalbi emekten yana atan herkesin, sömürünün arttığı, özgürlüklerin kısıtlandığı, emekçilerin haklarına fütursuzca saldırıların yaşandığı bugünlerde yeni destanlar yazacağına tüm kalbimizle inanıyoruz.