YanMenu

19
Nis

Pandemi Kadınların Ücretsiz Emeğini Vurdu

Olağanüstü dönemlerden çıkmak olağanüstü çabaları gerektirir. Ancak olağanüstü çabaların cinsiyetlere dağılımı da eşit olmalı.  Bunun için toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadınların ve erkeklerin yaşamın her alanında eşit yurttaşlar olarak görülmesi, hakların kullanımında eşitlik sağlanması önemlidir. 

İlk hastanın 12 Aralık 2019 tarihinde Çin’de ortaya çıkmasının ardından hızla yayılan salgın, üç ay sonra 11 Mart 2020 tarihinde ilk kez ülkemizde görüldü. Dünya Sağlık Örgütü de 12 Mart 2020 tarihinde hastalığı küresel salgın yani pandemi olarak ilan etti. Patriarkal kapitalist düzen, hızla yayılan salgından kurtulmak için çareler arıyor. Bizler de henüz tehlikeyi atlatmış değiliz.

Salgınla mücadele denildiğinde makro düzeyde önlemler gündeme geliyor. Kurtarma paketleri, mali yardımlar sektörlere ve istihdama yönelik. İşgücü çok büyük bir işsizlikle karşı karşıya. Bu süreçte, çok dile getirilmeyen ise salgının cinsiyetler ve onların ücretsiz emeği üzerindeki orantısız etkileri oldu. Salgın ile mücadelede kadınların ücretli ve ücretsiz emeğinin hayati önemi ortaya çıktı. Diğer taraftan dışarıdan ücret karşılığı alınan kimi hizmetlerin kesintiye uğraması, artan hijyen uygulamaları, eğitime evden devam edilmesi, evde olası hasta bakımı kadınların, kendilerine yüklenmiş toplumsal cinsiyet rollerini ağırlaştırdı. Psikolojik yükleri arttı.

Ücretsiz bakım emeği ve hane içi üretim

Toplumsal cinsiyet rolleri karşılıksız bakım ve ev içi üretim emeğini cinsiyetler arasında eşitsiz bir şekilde dağıtıyor. Kadınlar, biyolojileri gereği sadece insan neslinin devamını sağlamakla kalmıyor, yaşamın sürmesi ve sermayenin ihtiyaç duyduğu işgücünün her gün yenilenmesi, yaşlı, engelli kişiler için gerekli bakım hizmetleri ve hane içi üretimi için gerekli emeği karşılıksız olarak sunuyor.

  • Birleşmiş Milletler’in “Politika Özeti Covid-19’un Kadınlar Üzerine Etkisi 9 Nisan 2020” raporunda ifade edildiği şekliyle, olağan dönemde ücretsiz bakım emeği ve ev işlerinin cinsiyetler arasında paylaşımı şöyle;
    • Kadınlar ücretsiz bakım ve ev işleri için günlük ortalama 4,1 saatini ayırırken, erkekler 1,7 saat ayırıyor.
    • Kadınların evde sundukları sağlık bakım hizmetlerinin karşılığı, küresel gayrisafi hasılanın %2,35’ine yani 1,5 trilyon USD’ye eşittir.
    • Buna yaşlı çocuk ve diğer bakım hizmetlerini eklediğinizde bu rakam 11 trilyon USD’ye çıkıyor.
  • ILO’nun 2018 yılında yayınladığı “İnsan Onuruna Yakışır Bir İş Geleceği için Bakım Emeği ve Bakım işleri” adlı raporunda,
    • Ücretsiz bakım hizmetleri için harcanan zaman 16,4 milyar saat/gün.
    • Bu hizmetlerin dörtte üçünün kadınlar tarafından karşılanıyor.
    • Bu da günlük çalışma süresini 8 saat olarak aldığımızda 2 milyar tam zamanlı işe denk geliyor.
  • ILO’nun aynı raporunda ücretli bakım emeğinde ise durum;
    • 381 milyon işçi istihdam ediliyor (249 milyon kadın ve 132 milyon erkek),
    • Bu toplam küresel istihdamın yüzde 11,5'ini,
    • Küresel kadın istihdamının yüzde 19,3'ünü ve küresel erkek istihdamının yüzde 6,6'sını temsil ediyor.

Ortada karşılığı ödenmeyen muazzam bir emek duruyorken erkek egemen kapitalist düzen kadınların bu emeğine karşılıksız el koyuyor, değersizleştiriyor ve kamusal alandaki emeğine de ikincil bir konum biçiyor. Emek yoğun bu alanın ücretli istihdam olarak değerlendirilmesi durumunda, önemli bir istihdam yaratacağı kesin.  

Kadınların, toplumun yeniden üretiminde merkezi önem taşıyan bakım emeği sağlayıcısı olarak görülmesi, emek piyasasındaki konumlarını da belirliyor. Ücretsiz bakım emeği ve ev içi emek iktisadi açıdan muazzam bir değer yaratmasına rağmen, kadınların üzerine karşılıksız olarak bırakılan bu işler nedeniyle kadınlar kamusal alandaki haklarını ve özgürlüklerini kullanmada ayrımcılığa maruz kalıyor.  

Emek piyasasında kadının ücretli emeği değersiz ve niteliksiz işler olarak nitelendiriliyor, kadın emeği ağırlıklı olarak esnek ve güvencesiz, daha çok kayıtdışı işlerde istihdam ediliyor. 

Pandemide Kadınların Ücretsiz Emeği

Yaygın karantina dönemi,  kadın ve erkeklerin büyük bir bölümünü eve kapattı.  Kimi işler evlere taşındı. Dışarıdan hizmet alımı kesildi, neredeyse bütün işler ev içinde yapılmaya başlandı. Pandemiden korunmak adına hijyen koşulları arttı. Çoğu Covid-19 hastalarının hastane yerine eve gönderilmesi kadınların evde bakım yükünü arttırdı. Sadece salgın değil, bulaşma tehlikesine karşı diğer hastalıkların sağlık hizmeti aksadı, birçok hastalık evde  tedavi yoluna gidildi.

Pandemide alınan ilk önlemlerin başında okulların kapatılması geldi. Ve 20 milyonu aşkın üniversite öncesi eğitimde bulunan öğrenci evlerinde eğitme başladı. Bununla birlikte çocukların eğitim yükü ve takibi de çoğunlukla kadınların işleri arasına eklendi. Sadece fiziki yük değil, yeterli korunmanın sağlanması, hijyenin sağlanması, aile bireylerin korunması noktasında kaygı arttı.

Karantina döneminde ücretli işlerinde çalışmaya devam eden kadınlar, artan ev işleri yükü ile ücretli işleri arasında sıkıştı. Elbette bu dönemde sadece kadınlar değil, erkekler de evde kaldı. Merak edilen bir konu da artan ev içi işlere ve bakım işlerine erkeklerin ne kadar zaman ayırdığı oldu. Bunu da Konda’nın yapmış olduğu anketlerde görmek mümkün.

İpek İlkkaracan ve Emel Memiş’in değerlendirdiği, Nisan 2018 ve Mayıs 2020 dönemine ilişkin Konda verilerinden kadınların ev içi işler ve bakım işlerine ayırdığı zaman 2 saatten (2,1) fazla artarken, erkeklerin 1 saatten (0,8) az arttığı görülüyor (UNDP, Türkiye Ofisi Notu). Erkeklerin ev içi işler ve bakım işlerine ayırdığı zamanın pandemi döneminde artması olumlu olsa da kadınlar aleyhine eşitsiz bir artış da söz konusudur.

Olağanüstü dönemlerden çıkmak olağanüstü çabaları gerektirir. Ancak olağanüstü çabaların cinsiyetlere dağılımı da eşit olmalı.  Bunun için toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadınların ve erkeklerin yaşamın her alanında eşit yurttaşlar olarak görülmesi, hakların kullanımında eşitlik sağlanması önemlidir.  Yaşamın her alanında gerçek eşitliğin sağlanması için devletin kurumlarından başlayarak sendikalara, siyası partilere, meslek odalarına, sivil toplum örgütlerine kadar tüm örgütlere görevler düşmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak, bakım sektörüne odaklı bir ekonomik dönüşüm programı hayata geçirilmelidir. Sendikalar ise kendi bünyelerinden başlayarak yaşamın her alanında eşitlik bilincini güçlendirecek politikaların yaratıcısı, savunucusu ve uygulayıcısı olmalıdırlar.

Birleşik Metal-İş Sendikası
Kadın Komisyonu